Anayasa Mahkemesi’nin Doğukan Bilir Başvurusu kararına (B. No: 2014/15736, 29.5.2019 T., 9.7.2019 Tarihli ve 30826 Sayılı Resmi Gazete) konu olayda başvurucu Eskişehirde’ki gezi parkı olayları sırasında düzenlenen gösteriye katıldıktan sona evine dönerken iki polis memuru ve bir sivil vatandaş tarafından darp edilmiştir.
Başvurucunun vücudunun pek çok yerinde basit tıbbi müdahale ile giderilebilir yara olduğu ve üç dişinde kırık ve çıkık bulunduğu doktor raporuyla tespit edilmiştir.
Eskişehir 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nce başvurucuyu darp eden üç kişinin basit yaralama suçundan mahkumiyetine karar verilmiştir. İki polis memur ve bir sivil kişi hakkında gün ve miktar açısından asgari hadden adli para cezası verilmiştir. Polis memurları hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı (HAGB) verilirken sivil kişi hakkında, sabıkalı geçmişi nedeniyle, HAGB kararı verilememiştir.
Başvurucu polis memurlarının işkence suçundan yargılanmaları gerekirken basit yaralama suçundan dolayı cezalandırılmalarından ve sanıklar hakkında HAGB müessesinin tatbik edilmesi nedeniyle caydırıcılıktan uzak bir yaptırım uygulanmasından şikayetçi olarak kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesi öncelikle ilk derece mahkemesince başvurucuların kasten yaralama suçundan cezalandırılmaları nedeniyle başvurucunun ilgili kişilerce darp edildiğinin mahkeme kararıyla sabit olduğuna dikkat çekmiştir.
Sonrasında AYM, başvurucunun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde vücudunun yirmi yerinden yaralanmasının ve üç dişinin çıkmasının Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında tasnif edilen “işkence”,” eziyet” ve “insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele” kavramlarından hangisine girdiğinin tespit edilmesi gerektiğini ardından da verilen cezanın kötü muamele fiiliyle orantılı olup olmadığın incelenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu kapsamda;
Mahkemeye göre darp eyleminin gece vakti, sokak ortasında, birden fazla kişi ile birlikte silahtan sayılan cop ve sopa ile işlenmesi ve dişte kırık ve çıkıkların bulunması nedeniyle başvurucunun onurunun daha fazla zedelendiğinin kabul edilmesi ve bu sebeple fiillerin eziyet kapsamında nitelendirilmesi gerekir.
Devamında Mahkeme sanıklar hakkında uygulanan yaptırımın kötü muamele fiiliyle orantılı olup olmadığını incelerken; ilk olarak ilk derece mahkemesinin seçenek yaptırımlar olan adli para cezası ile hapis cezası arasında tercih yaparken neden adli para cezasını seçtiğini kararında gerekçelendirmediğine dikkat çekmiştir. Yine, benzer şekilde, gün para cezasının miktarı tayin edilirken, asgari hadden (20 TL) uygulama yapıldığını belirtmiştir. Keza, takdiri indirim (TCK m. 62) uygulanmasının da ceza miktarını düşürdüğü üzerinde durmuştur. Mahkeme, bunun yanı sıra, başvurucu hakkında gösteri yürüyüşüne katılması nedeniyle herhangi bir soruşturma ve kovuşturma başlatılmadığına ve başvurucunun gösterinin barışçıl niteliğini bozduğuna dair bir tespitin bulunmadığına da dikkat çekmiştir. Bu şartlar altında devletin sokaktaki yüzünü temsil eden polis memurlarının başvurucuyu “gereksiz yere” darp ettiği sonucuna ulaşmıştır. Yine darp eylemi hakkında sanıklar hakkında adli para cezası ve HAGB kurumu uygulanırken de “yasadaki soyut gerekçelerin (kişilik özellikleri, duruşmadaki tutum ve davranışları, sabıkasız oluşu) tekrarlandığına” vurgu yapılmıştır.
Anayasa Mahkemesi başvurucuyu gece vakti, sokak ortasında, sopa, cop kullanarak, birden fazla kişi ile birlikte gereksiz yere darp eden polis memurlarının gerekçe belirtilmeden asgari hadden adli para cezası ile cezalandırılmasının ve yasadaki gerekçeler soyut biçimde tekrarlanarak haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin kötü muamele yasağı kapsamında ölçüsüz bir yaptırım teşkil ettiğine ve eziyet yasağının ihlaline neden olacağına karar vermiştir.