Anayasa Mahkemesi’nin Eyüp Kurt Başvurusu kararına konu olayda (B. No: 2015/6926, 4.04.2019 T., Karar için bkz. 8.05.2019 Tarihli ve 30768 Sayılı Resmi Gazete) başvurucuya hekimin talimatı ile ebe tarafından sağlık ocağında Diclomec isimli ilaç enjekte edilmiştir.
Enjeksiyon işleminden sonra başvurucunun bacağına uyuşmaz meydana gelmiştir. Başvurucu rahatsızlığını hekime iletmiştir. Hekim hastayı devlet hastanesine yönlendirmiştir. Sonrasında başvurucunun sağ bacağından sakat kaldığı tespit edilmiştir.
Başvurucu tarafından hatalı ilaç uygulaması nedeniyle uğradığı zararın giderilmesi için Sağlık Bakanlığına başvuru yapılmıştır. Başvurunun reddedilmesinden sonra başvurucu tarafından idare mahkemesinde zararın karşılanması için tam yargı davası açılmıştır.
İdare mahkemesince sağlık personelinin hatalı bir uygulama yapıp yapmadığının tespit edilerek rapor düzenlenmesi için dosya Adli Tıp Kurumu’na gönderilmiştir. Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nce düzenlenen raporda enjeksiyon sonucu gelişen bulguların enjeksiyon nöropatisi ile uyumlu olduğu ancak tıbbi belgelerde enjeksiyonun yanlış uygulandığına dair kayıt bulunmadığı, enjeksiyonun doğru bölgeye uygulanması durumlarında da ödem, hematom, ilacın difüzyon yoluyla sinire toksik etkisi, vücut yapısı, anatomik lokalizasyon farkı gibi nedenlerle nöropatinin gerçekleşebileceği, nöropatinin enjeksiyon uygulamalarının beklenebilir komplikasyonu olarak değerlendirildiği, olay tarihinde kişiye ait muayene bulgularının bulunmaması sebebiyle hekimin eylemi yönünden yorum yapılamadığı bildirilmiştir.
İdare mahkemesince davacının sol bacağının sakat kalmasına davalı idarenin ağır hizmet kusurunun sebep olduğunun bilimsel verilere dayalı ve kesin olarak saptanamamasını gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi kararı hukuka uygun olduğu gerekçesiyle Danıştay tarafından onanmış ve davacının karar düzeltme talebi de reddedilmiştir.
Başvurucu Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesi tıbbi müdahale sonucunda vücutta sakatlık ya da maddi ve manevi varlığı zedeleyen diğer rahatsızlıkların meydana geldiği vakıalarda müdahalenin tıp biliminin güncel ve genel kabul gören kurallarına uygun olarak gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin tespitinin büyük ölçüde teşhis ve tedavi sürecindeki kayıtların incelenmesiyle mümkün olabileceğine dikkat çekmiştir.
Anayasa Mahkemesi’ne göre hasta kayıt dosyasında yer alması gereken bilgi veya belgelerin hasta dosyasının tutulması veya saklanması hususunda sağlık kuruluşunca gereken özenin gösterilmemesi sonucu yargı mercilerine ibraz edilmediği ve bu sebeple sağlık kuruluşunun tıbbi sorumluluklarına uygun davranıp davranmadığının değerlendirilemediği hallerde bu durum somut olayın özel koşulları haklı kılmadıkça başvurucu aleyhine değerlendirilemez. Zira bu konuda başvurucular sağlık kuruluşuna kıyasla oldukça zayıf konumdadır. Başvurucunun açacağı bir davadaki başarı şansı sıklıkla davalı taraf sağlık kuruluşunun bu konudaki yükümlülüğünü yerine getirip getirmemesine bağlıdır. Bu nedenle sağlık kuruluşunun elinde bulunan belgeleri mahkemeye sunmamasının başvurucu aleyhine değerlendirilmesi başvurucu açısından aşırı külfet doğurur ve adil olmayan bir durum oluşturur.
Somut olayda davanın reddine dayanak alınan bilirkişi raporunda davalıya kusur yüklenememesinin temel sebebi dosyada muayene bulgularının olmamasıdır. Hekim hastanın enjeksiyondan sonra bacağında ağrı olduğu şikayetiyle kendisine başvurulmasından sonra enjeksiyonun doğru uygulanıp uygulanmadığını tespit etmemiş, buna ilişkin bir kayıt tutmamıştır. Böyle bir kaydın olmaması nedeniyle de Ali Tıp Kurumu raporunda hekim yönünden değerlendirme yapılamadığı belirtilmiştir. Muayene bulgularının mahkemeye sunulamamış olmasının davanın reddedilmesinde önemli bir etkisi vardır.
İlk derece mahkemesi başvurucuyu muayene eden doktorun sorumluluğunun tespitinde önem taşıdığı açık olan muayene bulgularının kayıt altına alınıp alınmadığını araştırmamıştır. Gerekli kayıtların tutulmamasının doktorun ve sağlık kuruluşunun sorumluluğuna ne yönde etki edeceğini değerlendirmemiştir. Hasta dosyasının tutulması yükümlülüğünün sağlık kuruluşuna ait olduğu hususunu gözetmemiştir. Bu durumda ilk derece mahkemesi etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğüne uygun bir inceleme yapmamıştır.
Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi hatalı enjeksiyon uygulanması nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi için açılan idari davada hasta dosyasının eksik tutulması nedeniyle enjeksiyon uygulayan kişinin kusurunun olup olmadığının tespit edilememesi nedeniyle davanın reddedilmesinin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkını (anayasa m. 17) ihlal edeceğine karar vermiştir.
Sayın Avukatım,
Aynı olay benim başımda, Şu anda yerel mahkeme karar aşamasında Ancak , İstanbul 7. İhtisas adlı tıp raporu kurum lehine bilirkişi raporu düzenlemiş, davacı mağdur itiraz etmiştir. Sonuç karar verilmemiştir.Avukatım olmadığı için bundan sonraki süreç te sizinle davamın devamını sizinle yapabilirim.
Adım, Cafer KARADERE
Giresun/Bulancak tel,05359329988
İletişim kısmında yer alan iletişim bilgilerinden tarafımıza ulaşabilirsiniz.