Duruşmalara Mazeretsiz Katılmayan Avukatın Görevi Kötüye Kullanma Suçundan Cezalandırılması

Bilindiği üzere 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde;Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.” denilmek suretiyle avukatların özen yükümlülüğü düzenlenmiştir.

Yine Türk Ceza Kanunu’nun “Görevi kötüye kullanma” suçuna ilişkin 257. maddesinde; “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” denilerek ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçu düzenlenmiştir.

Buna göre avukatların özen yükümlülüğüne aykırı davranışı, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olmuşsa ya da kişilere haksız bir menfaat sağlamışsa görevi kötüye kullanma suçunun oluştuğundan bahsedilecektir. Bu bağlamda avukatın duruşmalara mazeretsiz olarak katılmaması durumunda görevin gereklerine aykırı bir davranışın olduğu noktasında tartışma bulunmamaktadır. Ancak görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için grevin gereklerine aykırı davranışın aynı zamanda kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlaması gerekmektedir. Bu koşul bir görüşe göre suçun netice unsuru diğer bir görüşe göre ise objektif cezalandırılabilme koşuludur.

Örneğin Yargıtay kararına konu bir olayda; çocuğa yönelik cinsel istismar suçundan yargılanan kişinin özel müdafiliğini yapan avukat, müvekkili hakkında verilen hükmün temyizen aleyhe bozulması üzerine yapılan yargılama sırasında iki celseye katılmamıştır. İlk derece mahkemesi jandarma personelinin ihmali nedeniyle ilk celseye avukatın müvekkilinin de getirilmediğini, diğer celsede de müvekkilin hukuki durumunu etkileyecek esaslı bir işlem yapılmadığını ve tüm dosya kapsamına göre bozma öncesi yargılama sırasında da sanığın duruşmaları takip ettiğini dikkate alarak müvekkilin bir mağduriyetinin bulunmadığını kabul etmiş ve görevi kötüye kullanma suçundan yargılanan avukatın beraatine karar vermiştir (5. CD,2017/125 E.,  2017/316 K. 26.01.2017 T.).

Bununla birlikte avukatın duruşmaya mazeretsiz katılmamasının aynı zamanda zarara (yargılamanın uzamasına sebebiyet verme gibi) yol açtığı durumlarda avukatların görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyetine karar verilebilmektedir. Bu konuda Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 2013/13367 E., 2015/16106 K., 10.11.2015 T., 2014/1048 E., 2016/2720 K., 14.03.2016 T. numaralı kararları örnek gösterilebilir.

Ceza Yargılamasında Resen Araştırma İlkesinin Egemen Olduğu Gerekçesi İle Avukatların Yargılamaya Katılmamasının Yargılamanın Sonucuna Tesir Etmeyeceği Görüşü İleri Sürülebilir Mi?

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 2020/5807 E., 2021/3109 K., 15/6/2021 T.’li kararına konu olayda da; ağır ceza mahkemesinde yargılanan müvekkilinin müdafiliğini üstlenen avukat davanın 10/03/2010, 20/10/2010, 14/02/2011, 15/09/2011, 16/04/2012, 21/11/2012 ve 13/02/2013 tarihli duruşmalarına mazeret bildirmeksizin katılmamıştır. Yine, yargılama sonunda müvekkilinin cezalandırılmasına dair kararı duruşma talepli olarak temyiz etmiş; ancak Yargıtayca yapılacak duruşma tarihi kendisine tebliğ edilmesine rağmen temyiz incelemesinin yapıldığı oturuma iştirak etmemiştir.  

Hakkında suç duyurusunda bulunulması üzerine başlatılan soruşturma sonucunda açılan kamu davası neticesinde ilk derece mahkemesi tarafından ileri sürülen; “her ne kadar üstlendiği müdafilik görevinin gereklerine uygun davranmamış ise de, bu davranışların yargılamanın esasına müessir bir sonuç doğurmayacağı, bazı duruşmalara katılmamış ise de karar duruşmasına katıldığı, esas hakkında savunma yaptığı, kararı temyiz ettiğinin görüldüğü, salt bazı duruşmalara katılmamış olmasının ceza yargılamasında bir hak kaybına yol açmayacağı, zira ceza mahkemelerinin sanığın lehinde ve aleyhinde olan tüm hususları resen inceleme görevinin olduğu, Yargıtaydaki temyiz duruşmasına katılmaması bir ihmal ise de bu davranışın da Yargıtaydaki incelemenin sonucuna tesir etmeyeceği, temyiz dilekçesinde dile getirilen ve dile getirilmeyen tüm hususların Yargıtayca zaten resen incelendiği, şayet bir hukuka aykırılık bulunsa idi, temyiz talebinde dile getirilmese dahi Yargıtayın bunu dikkate alacağı ve kararı bozacağı, dolayısıyla sanığın ihmali davranışı olmakla birlikte bu davranışının katılanların mağduriyetine sebebiyet vermediği, bir hak kaybına yol açmadığı, bu nedenle TCK’nın 257/2. de öngörülen “Kişilerin mağduriyetine” sebebiyet verme unsurunun oluşmadığı, ihmal oluşturan eylemlerinde görevini ihmal kastının da olmadığı, bu nedenle suçun manevi unsurunun da oluşmadığı, bu şekilde gerçekleşen eylemin kanunda suç olarak düzenlenmediğinden bahisleşeklindeki gerekçe ile BERAAT kararı verilmiştir.

İlk derece mahkemesince verilen beraat kararının temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ise;bahse konu davanın 10/03/2010, 20/10/2010, 14/02/2011, 15/09/2011, 16/04/2012, 21/11/2012 ve 13/02/2013 tarihli celselerine ve duruşmalı temyiz incelemesi talebinde bulunmasına rağmen anılan dosyanın temyiz incelemesi yapıldığı 02/07/2014 tarihli duruşmasına mazeretsiz katılmayarak müdafii olduğu sanıkları görevlendirilme gerekçesi olan hukuki yardımdan mahrum bıraktığı ve yargılamanın uzamasına sebebiyet verdiği, ceza yargılamasında resen araştırma ilkesi egemen olsa da müdafilerin yargılamaya katılmamasının yargılamanın sonucuna tesir etmeyeceği şeklindeki kabulün müdafilik kurumunun varlığını da tartışmalı hale getireceği, bu suretle sanığın ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu işlediği sabit olmasına karşın dosya kapsamına uygun düşmeyen yanılgılı değerlendirmeyle mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,” şeklinde gerekçe ile avukat olan sanığın MAHKUMİYETİNE karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile beraat kararının bozulmasına karar vermiştir.

Böylece ceza yargılamasında resen araştırma ilkesinin egemen olduğu gerekçesi ile avukatların yargılamaya katılmamasının yargılamanın sonucuna tesir etmeyeceği görüşü Yargıtay tarafından kabul edilmemiştir.

Yargıtay kararı aşağıda yer almaktadır:

9. Ceza Dairesi         2020/5807 E.  ,  2021/3109 K.


“İçtihat Metni”

Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Avukat olan sanık …’in, katılanların sanık sıfatıyla yargılandıkları İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/112 esas sayılı kamu davasında sanıkların müdafîliği görevini üstlendiğini, bununla birlikte söz konusu mahkemede görülmekte olan davanın 10/03/2010, 20/10/2010, 14/02/2011, 15/09/2011, 16/04/2012, 21/11/2012 ve 13/02/2013 tarihli duruşmalarına mazeret bildirmeksizin katılmadığının sabit olduğu, yine yargılama sonunda katılanlar … ve …’ın cezalandırılmasına dair 26/04/2013 tarihli ve 2013/154 sayılı kararı duruşma talepli olarak temyiz ettiği, Yargıtayca yapılacak duruşma tarihi kendisine tebliğ edildiği, buna rağmen temyiz incelemesinin yapıldığı Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 2014/2451 Esas sayılı dosyasının 02/07/2014 tarihli duruşmasına katılmadığının sabit olduğu, avukat olan sanık, bazı duruşmalara mazeretiz olarak iştirak etmemek ve duruşmalı temyiz talebinde bulunmasına rağmen temyiz duruşmasına katılmamak suretiyle her ne kadar üstlendiği müdafilik görevinin gereklerine uygun davranmamış ise de, bu davranışların yargılamanın esasına müessir bir sonuç doğurmayacağı, bazı duruşmalara katılmamış ise de karar duruşmasına katıldığı, esas hakkında savunma yaptığı, kararı temyiz ettiğinin görüldüğü, salt bazı duruşmalara katılmamış olmasının ceza yargılamasında bir hak kaybına yol açmayacağı, zira ceza mahkemelerinin sanığın lehinde ve aleyhinde olan tüm hususları resen inceleme görevinin olduğu, Yargıtaydaki temyiz duruşmasına katılmaması bir ihmal ise de bu davranışın da Yargıtaydaki incelemenin sonucuna tesir etmeyeceği, temyiz dilekçesinde dile getirilen ve dile getirilmeyen tüm hususların Yargıtayca zaten resen incelendiği, şayet bir hukuka aykırılık bulunsa idi, temyiz talebinde dile getirilmese dahi Yargıtayın bunu dikkate alacağı ve kararı bozacağı, dolayısıyla sanığın ihmali davranışı olmakla birlikte bu davranışının katılanların mağduriyetine sebebiyet vermediği, bir hak kaybına yol açmadığı, bu nedenle TCK’nın 257/2. de öngörülen “Kişilerin mağduriyetine” sebebiyet verme unsurunun oluşmadığı, ihmal oluşturan eylemlerinde görevini ihmal kastının da olmadığı, bu nedenle suçun manevi unsurunun da oluşmadığı, bu şekilde gerçekleşen eylemin kanunda suç olarak düzenlenmediğinden bahisle sanığın beraatine karar verilmiş ise de;

Kırıkkale Barosuna kayıtlı avukat olarak görev yapan sanığın,… 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/112 Esas sayılı dosyasında “Çocuğun cinsel istismarı, nitelikli kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından sanık olarak yargılanan katılanlar … ve …’in müdafiliğini üstlendiği halde, bahse konu davanın 10/03/2010, 20/10/2010, 14/02/2011, 15/09/2011, 16/04/2012, 21/11/2012 ve 13/02/2013 tarihli celselerine ve duruşmalı temyiz incelemesi talebinde bulunmasına rağmen anılan dosyanın temyiz incelemesi yapıldığı 02/07/2014 tarihli duruşmasına mazeretsiz katılmayarak müdafii olduğu sanıkları görevlendirilme gerekçesi olan hukuki yardımdan mahrum bıraktığı ve yargılamanın uzamasına sebebiyet verdiği, ceza yargılamasında resen araştırma ilkesi egemen olsa da müdafilerin yargılamaya katılmamasının yargılamanın sonucuna tesir etmeyeceği şeklindeki kabulün müdafilik kurumunun varlığını da tartışmalı hale getireceği, bu suretle sanığın ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu işlediği sabit olmasına karşın dosya kapsamına uygun düşmeyen yanılgılı değerlendirmeyle mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,

Kanuna aykırı, o yer Cumhuriyet savcısı, katılanlar … ve …’in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 15/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”

Çok ciddi yükümlülüklere sahip olan avukatların üstlendikleri işleri takip ederken son derece dikkat etmeleri gerekmektedir. Aksi halde hem hukuki hem cezai hem de idari sorumlulukların doğması muhtemeldir.

Yazar Hakkında

Av. Burak AKIN

Av. Burak AKIN lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde, tezli yüksek lisans eğitimini ise Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde tamamlamış olup halihazırda Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde doktora eğitimine devam etmektedir.

2 thoughts on “Duruşmalara Mazeretsiz Katılmayan Avukatın Görevi Kötüye Kullanma Suçundan Cezalandırılması

  1. Babam trafik kazasnda hayatnı kaybeti bütün deliler alemize oldu adli tıp yzdelik oranı 80 bizi suclu gördü
    Karş tarafda yzde 20 gördü yzde100 bizi kusrlu gürdü makeme yzde 20 de Kabul etmedi zalnın beratini verdi tutuğumuz abukata ilk dürşmaya katldı sonraki hic durşmaya katlmadı mahkeme kararaı bozlması icin ne yapmamz gerkiyor .

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ayrıca bu yazıları da inceleyebilirsiniz.