Yargıtay Kararlarına Göre Kamu Görevlisi (Ceza Kanunu Anlamında) Olduğu Kabul Edilen Avukatların Resmi Belgede Sahtecilik Suçunun Faili Olması

Bilindiği üzere Yargıtay’ın istikrar kazanmış kararlarında avukatların 1/1/2009 tarihinden itibaren 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) anlamında kamu görevlisi olduğu kabul edilmektedir. Bu bağlamda sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilecek zimmet, irtikap, kamu görevlisinin sahteciliği gibi özgü suçların faili olabilmektedirler. Örneğin Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin içtihatlarında; müvekkil adına tahsil edilen paranın müvekkile verilmeyip avukatın bunu, hapis hakkına da dayanmayarak, bilerek isteyerek, kendi uhdesinde tutması eylemi güveni kötüye kullanma (TCK m. 155) değil; zimmet suçu (TCK m. 247) kapsamında değerlendirilmektedir (Bkz. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 2012/11197 Esas, 2013/6909 Karar, 20.06.2013 T.; 5. CD, 2014/796 E., 2016/2752 K., 15.03.2016 T.;23. CD, 2015/4015 E., 2015/7509 K., 02.12.2015 T.; 23. CD, 2015/5402 E., 2015/7956 K., 10.12.2015 T.; 23. CD, 2015/8750 E., 2016/7435 K., 08.06.2016 T.; 23. CD, 2015/7388 E., 2016/2820 K., 14.03.2016 T.; 23. CD, 2015/7575 E., 2016/2766 K., 14.03.2016 T.; 23. CD, 2015/6128 E.,  2016/2395 K., 07.03.2016 T.)

Bu bağlamda Yargıtay tarafından avukatların görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu evraklar da resmi belge olarak kabul edilmekte ve anılan evrakların gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi durumunda, diğer şartların da varlığı halinde, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan (TCK m. 204/2) avukatların cezalandırılması cihetine gidilmektedir. Örneğin Yargıtay’ın geçmiş tarihli bir kararında; avukatın taraflar arasında alacak-borç ilişkisi olmamasına rağmen sanki varmış gibi muvazaalı takip talebi hazırlayarak bunu icra takibine koyması ve ödeme emri düzenlenmesini sağlaması yerel mahkeme tarafından görevi kötüye kullanma suçu kapsamında değerlendirilmiştir. Ancak Yargıtay tarafından 1/1/2009 tarihinden itibaren avukatın TCK anlamında kamu görevlisi olduğuna dikkat çekilerek anılan eylemin zincirleme resmi belgede sahtecilik suçu (TCK m. 204/2) kapsamında nitelendirilmesi gerektiğini belirtilmiştir.  (5. CD, 2013/8909 E., 2015/12058 K., 02.06.2015 T.). Bir başka Yargıtay kararında da avukatın görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu “dilekçe” resmi belge ve bu dilekçenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçu (TCK m. 204/2) kapsamında değerlendirilmiştir (5. CD, 2013/9516 E., 2015/12052 K., 02.05.2015 T.)

İşte Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin yakın tarihli bir başka kararında da (2020/731 E., 2021/2802 K. 3/6/2021 T.); benzer şekilde, avukatların görevleri gereği düzenlemeye yetkili olduğu evrakların resmi belge olduğu ve anılan belgenin sahte olarak düzenlenmesinin de resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı kabul edilmiştir. Karara konu olayda; avukat tarafından sahte olduğu bilinen bono icra takibine konulmak için takip talebi düzenlemiş ve icra müdürlüğüne sunulmuştur. İcra müdürlüğünce de ödeme emri düzenlenmiş ve senet borçlusuna gönderilmiştir. Sonrasında bononun sahte olduğu ortaya çıkmıştır. Avukat yerel mahkemece görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılmıştır. Ancak Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından avukatların 1136 sayılı Kanun’un 35/1 ve 35/A maddelerinde yazılı ve münhasıran avukatlar tarafından yapılabilecek iş ve işlemler ile uzlaştırma işlemi ve barolar ile Türkiye Barolar Birliğinin organlarında ifa ettikleri görevleri yönünden kamu görevlisi olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle avukatın düzenlediği takip talebinin ve buna bağlı olarak düzenlenen ödeme emrinin sahte resmi belge olduğu ifade edilmiştir. Avukatın da resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması gerektiğine hükmedilmiştir.

Kararın tamamı şöyledir:

9. Ceza Dairesi, 2020/731 E., 2021/2802 K.


“İçtihat Metni”

Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi

Suç : Görevi kötüye kullanma

Hüküm : Mahkumiyet

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında müvekkili …’nin alacaklısı,… Süs Bitkileri Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti.’nin borçlusu olduğu 15/08/2010 vade tarihli ve 5.000,00 Euro bedelli bonoyu tahsil edebilmek amacıyla ve senet protesto edildikten sonra müvekkili ile herhangi bir alacak ya da borç ilişkisi bulunmayan …’in yerine sahte imza atmak suretiyle O’nu son ciranta haline getirip, alacaklı … vekili sıfatıyla da bahse konu bonoya istinaden toplam 9.932,82 TL alacağın tahsili amacıyla, adı geçen şirket ve … haklarında, … 4. İcra Müdürlüğünün 2010/10121 sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatarak borçlu şirketin ortağı olan şikayetçinin mağduriyetine sebebiyet verdiği iddiası ile görevi kötüye kullanma ve resmi evrakta sahtecilik suçlarından kamu davası açıldığı, mahkemece sanığın resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği sabit olmadığından beraatine, görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyetine karar verilmişse de; UYAP sisteminde yapılan sorgulamada, temyiz denetiminden geçen ve bozma ilamından evvel … 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/180 Esas sayılı dosyada sanık hakkında temyize konu iş bu dosyada tanık olarak dinlenen …’in vekilliğini üstlendiği, alacaklı vekili sıfatıyla, …’in bilgisi olmaksızın ve O’nun yerine sahte imza atmak suretiyle son cirantası ve alacaklısı haline getirdiği 1.900,00 ve 20.800,00 TL bedelli sahte senetlere istinaden, borçlular hakkında, … 1. ve 4. İcra Müdürlüklerinin 2010/1544 ve 2010/8971 sayılı dosyaları üzerinden haksız yere icra takipleri başlattığı iddiasıyla resmi belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanma suçlarından kamu davası açıldığı anlaşılmakla, söz konusu dosya akıbetinin araştırılması, derdest olması halinde iddianame, son soruşturma kararı ve suç tarihlerine göre hukuki kesintinin oluşmaması halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi açısından dosyaların birleştirilmesi, birleştirmenin mümkün olmaması halinde dosyanın onaylı suretinin temin edilip eklenmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de;

Suç niteliğinden (vasfından) beraat kararı verilemeyeceği gözetilmeyerek, 5271 sayılı CMK’nın 225. maddesinin açık hükmüne aykırı biçimde sanığın aynı eylemi hakkında “Resmi belgede sahtecilik suçundan suçun işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine, görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyetine” denilmek suretiyle hüküm kurulması,

1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 1. maddesindeki avukatlığın kamu hizmeti ve yargının kurucu unsurlarından olduğuna ilişkin belirleme, 2. maddesinde yazılı amacı, 76/1 ve 109/1-2. maddelerindeki baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olduğuna ilişkin hükümler ile 5237 sayılı TCK’nın 6/1-c maddesindeki tanım ve gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde; avukatların 1136 sayılı Kanun’un 35/1 ve 35/A maddelerinde yazılı ve münhasıran avukatlar tarafından yapılabilecek iş ve işlemler ile uzlaştırma işlemi ve barolar ile Türkiye Barolar Birliğinin organlarında ifa ettikleri görevleri yönünden kamu görevlisi olduklarında kuşku bulunmadığı, bono aslı temin edilip üzerindeki imza ve yazıların incelemesi yapılamasa da, tanık olarak ifadesine başvurulan …’in icra takibindeki alacaklı ve borçlularla irtibatı ve alacaklı sıfatı bulunmadığı halde adına takip yapıldığının tespiti durumunda, kamu görevlisi olan sanığın görevi gereği düzenlediği takip taleplerinin sahte, buna bağlı olarak … 4. İcra Müdürlüğünün düzenlediği ödeme emrinin de gerçeğe aykırı olduğu, bu itibarla eylemin TCK’nın 204/2 maddesinde tanımlanan kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde TCK’nın 257/1. maddesine göre uygulama yapılması,

Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 03/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yazar Hakkında

Av. Burak AKIN

Av. Burak AKIN lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde, tezli yüksek lisans eğitimini ise Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde tamamlamış olup halihazırda Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde doktora eğitimine devam etmektedir.

2 thoughts on “Yargıtay Kararlarına Göre Kamu Görevlisi (Ceza Kanunu Anlamında) Olduğu Kabul Edilen Avukatların Resmi Belgede Sahtecilik Suçunun Faili Olması

  1. Merhaba Burak Bey,
    Benzer bir davanın bizzat mağduru olarak mücadele veriyorum. Eski iş ortağım ile ticari olarak çeklerimiz yazılıp sarsıldıktan sonra ayrılma kararı aldık. 2019 yılı sonlarında hesaplaşma aşamasında firmamı malzeme alımı olmaksızın naylon faturalar vesilesi ile 800.000. tl civarında borçlandırdı. Ben bu işlemleri ne yazık ki beyanlar verildikten sonra öğrendim. Kendisi bana kdv tutarlarını azaltmak amacıyla bunu yaptığını ve belli bir mebla kdv ödemem karşılığında firmanın resmi hesabı kendi parası ile kapatacağını söyledi. İtimat etmedim ama borç batağında ve mağdurdum. Düzeltme beyanı vs. ceza ve kdv bedellerini devlete ödeyebilecek durumda değildim. Bu arada mali hesaplarda 1.100.000 tl zimmetine para geçirdiğini ispat ettim ve husumetli olarak ayrıldık. Temmuz 2020 yılında banka hesaplarıma gelen blokeler ile itiraz süresinin geçtiği icrayı öğrendim. İş yerime ve evime icra gelmeden itiraz edip aktif icrayı durdurdum. Sonra güya ev adresime tebligat yapılıp muhtarlığa evrakın bırakıldığını öğrendim. Derken müşterek tanıdıklar eski iş ortağımla beni bir araya getirdi. Kendisi bu icrayı organize ettiğini ve 400.000. tl ödemezsem icrayı kaldırtmayacağını açıkça beyan edip beni tehdit etti. Tabi ki kabul etmedim. İş ortağımın potansiyelini bildiğim için bu tebligatın sahte olabileceğini düşünüp araştırmaya başladım. Hummalı bir araştırma sonucunda evrakın resmi posta yolu ile gelmediğini, icra dairesinden elden alınıp sahte postacı kaşesi ve ismi ile mazbatanın hazırlandığını ispat ettim. Fakat durdurulan icranın kaldırılması 7 ay sürdü. Bu süreçte araçlarım yakalamada, tüm hesaplarım blokeli ve tüm mülklerim üzerinde icra vardı. Eski ortağım, naylon faturacı firma, firmanın avukatı, icra müdürlüğü ve Türkiye genelinde var olmayan postacı hakkında suç duyurusunda bulundum. Suç duyurusu sonucunda sadece avukat görevi kötüye kullanmaktan Ağır ceza mahkemesinde yargılanıyor. Diğerleri hakkında takipsizlik çıktı fakat itiraz ettim. İcra evrakı üzerinde icra müdür yardımcısının tarihli kaşe ve ıslak imzası var. Tam bir şebeke ile karşı karşıyayım. Fakat ispat zorluğu çekiyorum ne yazık ki. Bu arada 2020 yılının ekim ayında pişmanlık yasasından faydalanıp bu faturaların kdv ve cezaları için devlete 200.000.tl ödedim. Maddi ve manevi yaşadığım zorlu süreci kısaca özetledim sanırım. Devam eden sürecin safahatı ile ilgilenirseniz irtibata geçebilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ayrıca bu yazıları da inceleyebilirsiniz.