Anayasa Mahkemesi Başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunda Kötü Muameleye Maruz Kaldığına İlişkin Şikayetiyle Başlayan Adli Sürecin Özellikle Temyiz Sürecinde Yaşanan Gecikmeler Nedeniyle Yaklaşık 13 Yıl Sürmesinin Hak İhlaline Neden Olacağını Kabul Etmiştir.

Karara konu olayda, başvurucunun 13.8.2005 tarihinde infaz koruma memurları tarafından sırtında sigara söndürüldüğünü ve darp edildiğini ileri sürmesiyle soruşturma başlatılmıştır. 15.09.2005 tarihinde bir kısım memur hakkında iddianame düzenlenerek kamu davası açılmıştır.

20.12.2006 tarihinde sanıklar hakkında delil yetersizliğinden beraat kararı verilmiştir. Başvurucunun beraat kararının temyiz etmesinden sonra Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 8.12.2011 tarihli kararıyla bir kısım sanıklar yönünden karar bozulmuştur.

Bozmadan sonra yapılan yargılama sonunda, 18.2.2015 tarihinde bir kısım sanıkların mahkumiyetine karar verilmiştir. Dosyanın Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruya sonuç bağladığı 23.1.2019 tarihi itibariyle derdest olduğu anlaşılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi, ilk temyiz başvurusundan yaklaşık 5 yıl sonra Yargıtay tarafından karar verildiğini, bozmadan sonra yapılan yargılamanın da yaklaşık 3 yıl sürdüğünü, ikinci temyiz başvurusunun da yaklaşık 4 yıldır Yargıtay tarafından karara bağlanmadığını tespit etmiştir.

Mahkeme, sonrasında, taraf sayısı, olayların niteliği, delillerin toplanmasındaki engelleri değerlendirerek dosyanın karmaşık bir yapıya sahip olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Ayrıca başvurucunun da yargılamanın gecikmesine neden olan bir davranışının olmadığına dikkat çekmiştir.

Nihayet bu şartlar altında, adli sürecin yaklaşık 13 yıl sürmesinin makul olmayan bir gecikme olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Mahkeme, anılan sürecin bu denli uzun sürmesinin özelde başvurucunun genelde de toplumun hukukun üstünlüğüne olan inancını zedeleyebileceğini ve kamu görevlilerinden kaynaklanan kötü muamele olaylarına kayıtsız kalındığı izlenimi uyandırabileceğini belirtmiştir.

Bu nedenle, sürecin yeterli hız ve özenle yürütülmeyerek şikayet hakkında etkili bir yargısal tepki verilmediği, bu durumun “kötü muamele yasağının” makul sürat ve özenle yargılama “usul yükümlülüğün” (Anayasa m. 17) ihlaline neden olacağı neticesine varmıştır.

Ayrıca başvurucuya manevi zararlarının karşılığında 18.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiğine karar vermiştir.  Karar için bkz. AYM, Başvuru No: 2015/4032, 23.1.2009 T.

Yazar Hakkında

Av. Burak AKIN

Av. Burak AKIN lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde, tezli yüksek lisans eğitimini ise Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde tamamlamış olup halihazırda Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde doktora eğitimine devam etmektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ayrıca bu yazıları da inceleyebilirsiniz.