Anayasa Mahkemesi Duruşma Esnasında Sanık Müdafiliği Yapan Bir Avukatın Cumhuriyet Savcısına Hitaben “Müvekkilimin Bu Davada Diğer Sanıkla Aynı Sevk Maddeleri ile Cezalandırılmasının İstenilmesi Davayı Açan Savcının Olayı Kavrayamaması ve İşgüzarlığındadır” Şeklinde Kullandığı Sözlerden Dolayı Cezalandırılmasının İfade Özgürlüğünün İhlali Olduğuna Karar Vermiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Bayram Akın Başvurusu kararına konu olayda (B. No: 2015/19278, 7.3.2019 T. Karar için bkz. 11.04.2019 ve 30742Sayılı Resmi Gazete) başvurucu bir ceza davasında benzin dökerek bir kişini yakarak öldürdükleri iddiasıyla yargılanan iki sanıktan birinin müdafidir. Söz konusu olayın ardından sanıklardan biri tutuklanmış başvurucunun müdafiliğini yaptığı sanık ise gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılmıştır. Başvurucunun müdafi olduğu sanık, cinayeti kendisinin işlemediğini, diğer sanığı cinayeti işlerken net bir şekilde gördüğünü belirtmiştir.

Her iki sanık hakkında kamu davasının açılması üzerine başlayan duruşma esnasında tutuklu sanık, başvurucunun müdafiliğini yaptığı sanığın cinayeti işlediğini iddia etmiştir. Bunun üzerine söz alan başvurucu, tutuklu olarak yargılanan sanığın gözaltında adli kolluğun ve doktorların da bulunduğu ortamda açıkça “Ben niye katil oldum?” diye bağırarak suçu kabullendiğini, müvekkilinin de cinayet ile ilgili gördüklerini anlatarak olayı aydınlattığını, dolayısıyla bu davada tanık olarak dinlenilmesi gerekirken sanık olarak yargılandığını iddia etmiş ve iddianameyi düzenleyen Cumhuriyet savcısına yönelik olarak “Müvekkilimin bu davada diğer sanıkla birlikte aynı sevk maddeleri ile cezalandırılmasının istenilmesi davayı açan savcının olayı kavrayamaması ve işgüzarlığındandır” sözlerini kullanmıştır.

Başvurucu avukat hakkında suç duyurusunda bulunulmasının üzerine yukarıda nakledilen sözlerinden dolayı avukat hakkında 11 ay 20 gün hapis cezası verilmiş ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.

Başvurucunun yukarıdaki sözleri nedeniyle cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasıyla yaptığı bireysel başvuru üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi; öncelikle başvurucunun en ağır cezayı gerektiren (müebbet hapis cezası) bir suçla yargılanan sanığın müdafiliğini yaptığına dikkat çekmiştir.

Ardından başvurucunun, müdafii olduğu sanığın olayın tanığı olduğunu ancak Cumhuriyet savcısının elinde yeterli delil olmaksızın, tutuklu olarak yargılanan asıl fail ile birlikte müvekkiline de dava açtığını, müvekkilinin cinayet ile ilgili gördüklerini anlatarak olayı aydınlattığını, tutuklu sanığın gözaltında adli kolluğun ve doktorların da bulunduğu ortamda suçu açıkça kabullendiğini ortaya koyacak beyanlarda bulunduğunu ileri sürerek müvekkili hakkında haksız yere dava açıldığını kanıtlamaya çalıştığından bahsedilmiştir.

Öte yandan, AYM, hakkındaki ağır iddiaya rağmen başvurucunun müvekkilinin bir gün süreyle gözaltında tutulup ifadesinin alınmasının ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmını gözönünde tutarak; bu durumdan soruşturma makamlarının başvurucunun müvekkili hakkında kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunmadığı kanaatinde oldukları sonucunun çıkarılabileceğini vurgulamıştır. Nitekim başvurucunun da savunmasını müvekkiline dava açmak için hiçbir sebep bulunmadığı, müvekkilinin aslında tanık olması gerektiği tezi üzerine oturtmaya çalıştığını ve müvekkilin daha sonra beraat etmiş olduğunu belirtmiştir.

Nihayet, AYM, Başvurucunun iddianameyi hazırlayan savcıya yönelik eleştirisinin oldukça sert olduğu, avukatlık mesleğinin etik kurallarına ve saygınlığına zarar verdiği kabul edilse bile bu sözlerin savcının dava açarken uyguladığı yönteme ilişkin olduğunu, savcının ne özel hayatının ne mesleki veya diğer niteliklerinin hedef alındığının söylenebileceğini, savunma avukatına ancak çok istisnai hallerde müdahale edilebileceğini ve başvurucunun savunma kurgusuna açıkça müdahale eden, onunla duruşma sırasında sözlü tartışmaya giren savcının kendisine yöneltilecek sözleri daha fazla hoşgörü ile karşılamasının bekleneceğini ifade etmiştir.

Son olarak, bu şartlar altında, HAGB kararı verilmiş olsa bile, sanık müdafiliği yapan bir avukatın cumhuriyet savcısına hitaben “müvekkilimin bu davada diğer sanıkla aynı sevk maddeleri ile cezalandırılmasının istenilmesi davayı açan savcının olayı kavrayamaması ve işgüzarlığındadır” şeklinde kullandığı sözlerden dolayı hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir başka kararı için bkz. Keleş Öztürk Başvurusu, B. No: 2014/15001, 17.12.2017 T.

Yazar Hakkında

Av. Burak AKIN

Av. Burak AKIN lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde, tezli yüksek lisans eğitimini ise Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde tamamlamış olup halihazırda Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde doktora eğitimine devam etmektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ayrıca bu yazıları da inceleyebilirsiniz.